Onur Recep KIVRAK ve Trabzonspor
Trabzonspor’la sözleşme imzalarken, “Şenol
Hocamın arkasından gelip Trabzonspor’da
ikinci bir Şenol Güneş olmak istiyorum.” diyen
Onur Kıvrak, bu düsturda yürümeye gayret etti,
duruşuyla da bu sözlerini hafızalara
kazıdı.Trabzonspor’da eldiven giydiği süre
içinde takımın bir neferi gibi oldu, bir adım öne
çıktı… Yeri geldi sustu, yeri geldi konuştu, yeri
geldi haykırdı. Özellikle takım olarak yaşadıkları
haksızlıkları bütün herkesin duyacağı şekilde
haykırdı hem de… Zaman zaman canlı yayınlarda yaptı bunu Onur
Kıvrak. Dedik ya, çünkü o kendini bir Trabzonlu gibi hissediyordu. Öylesine
özümsemiş, öylesine içinde yaşatmıştı ki Trabzonspor aşkını… İster
istemez bordo-mavinin hakkını savunmak için ağzından dökülüverdi hep
o cümleler.
ikimisli giriş
Ve Avni Aker… Henüz 20’li yaşlardaki Onur Kıvrak’ın Avni
Aker’deki ilk maçı da sonraki maçları da unutulur mu? Uzun saçlarına
taktığı siyah bantla o kaleciliğinin en parlak dönemlerinin başlangıcı…
Kaleye geçtikten sonra oynadığı her maçta ayrı bir başarı öyküsü yazdı
âdeta. Trabzonspor’la çok güzel günler geçirdi, unutulmaz anılar kaydetti
hayatına. Onur belki İstanbul takımlarından birisinin kalecisi olsaydı popülaritesi
daha fazla olabilirdi. Ancak o zaten bunu istemedi. Onur daha
ikimisli güncel giriş
çok Trabzonspor’un uğradığı haksızlıkları haykıran ismi olarak gündeme
geldi.
“Ben Trabzon’da yaşadığım müddetçe huyundan, suyundan çok şey
aldım. Karakterim âdeta dönüşüm yaptı. Ama ben bundan hiç şikâyet etmedim.
Etseydim kızımın doğum yeri Trabzon olması için eşimin doğumunu
orada yaptırmazdım. Aksine onu tam bir Trabzonlu gibi yetiştirmek
istedim. Çok şükür bu yaşına kadar da orada kaldı. Eminim o da benim
gibi huyundan, suyundan almıştır.”
İşte bu sözlerle de Trabzon’u, Trabzonspor’u ne kadar benimsediğini,
özümsediğini bir kez daha dile getiriyor Trabzonsporlu Onur… Bundan
sonrası için söz bordo-mavili formayı başarıyla, gururla taşıyan,
ikimisli
Trabzonspor’un tarihinde haklı yerini alan Onur Recep Kıvrak’ta…
Onur futbolla nasıl tanıştı, bize anlatır mısın?
Bir abim bir de kardeşim var. Futbolla 8 yaşında tanıştım. Abim Yeşilova
Spor Kulübüne giderken beni de yazdırdılar. Tombul yanaklı, kilolu
bir çocuktum. Kimse benden kaleci ya da futbolcu olur demedi. Öyle
bir şeyim de yoktu ancak bir hevesle başladım. Ama ben işimi 8 yaşından
beri severek yaptım. Antrenman kaçırmamaya ve antrenmanda en iyisi olmaya
çalıştım. Geçmişteki hocalarım da aynısını söylemiştir. 9, 10, 11, 12
yaş… Yeşilovaspor Kulübünde her yaş grubunda oynadım. Kaleciliği seviyordum.
Mahalle arasında da hep kaleye geçiyordum. Nasibimizde de
kalecilikten ekmek yemek vardı. 15 yaşımda da Yeşilovaspor’la 3. Lig terfi
maçlarına gittim. Benim önümde oynayan oyucuların birisi 35, birisi 34
yaşındaydı. Hepsi abilerimdi. Orada beni izlediler ve Karşıyaka’ya transfer
oldum. Yaşım henüz 15’ti. Lisede spor bölümünü okudum. Futbol hayatım
15 yaşında başlayınca da okul hayatımı daha da devam ettirmedim.
Trabzon’a nasıl geldin?
18 yaşında Karşıyaka’da devamlı oynamaya başladım. Transfer teklifleri
geldi. Burada en önemlisi Ersun Yanal’dı. Çünkü Ersun Yanal beni,
ben de onu tanıyordum. Benim Trabzonspor’a gelmemi çok istedi. O dönemde
İstanbul’dan da takımlar vardı. Ama ben daha düşük ücrete rağmen
Trabzonspor’u tercih etmiştim. Ve iyi ki Trabzonspor’u tercih etmiştim.
Gelmeden önce kafanda nasıl bir Trabzonspor vardı?
Çok büyük bir kulübe geleceğimi zaten biliyordum. O süreç çok
zordu ancak bu süreçte bana yardım eden çok oldu. Haklarını bana helal
etsinler. Çok kısa yani 4-5 ay gibi bir dönemde Trabzon’a adapte oldum.
12 yıla yakın bir zaman Trabzon’da geçti. Bu hayatı yaşamak kolay değil.
Parantez açıyorum: “Ben kendimi efsane olarak görmüyorum!” Çünkü efsane
olmak kolay bir şey değil. Bu araya şampiyonluklar sığdırmak ve
farklı şeyler yapmak lazım. Benim gözümde Dozer Cemil, Şenol Güneş,
Özkan Sümer bir efsane. Elbette Şenol Güneş gibi olmak isterdim. Bunu
ilk röportajımda da söylemiştim. Onun gibi olamaz. Onun yaşadığı şampiyonluklar
çok farklı. Sayamadığım, aklıma gelmeyen birçok isim efsane.
Trabzon’a adapte olmak kolay oldu mu?
Trabzon’a geldiğimde ailem yanımda yoktu, ilk başta gidip geldiler.
Belli bir zamandan sonra hem benimsiyor hem alışıyorsun. Ben İzmir’de
de öyleyim. Evde durmayı seven bir insanım. Sürekli dışarı çıkan, dolaşıp
şurada yemek yiyeyim diyen birisi değilim. Evimde vakit geçirdiğim
zaman dünyanın en mutlu insanı oluyorum. Ben evcil bir insanım! Bekâr
zamanımda da öyleydim. Şimdi evliyim, kızımla evde vakit geçirmeyi çok
seviyorum. Şehir küçükmüş, alışveriş merkezi yokmuş onlar beni hiç etkilemedi.
Benim ilk geldiğimle şu an arasında çok büyük fark var. Birçok
alışveriş merkezi, yemek yiyecek yer, vakit geçirecek çok yer var. Yeni arkadaşlar
şanslı.
Avni Aker’deki ilk maçını hatırlıyor musun?
Avni Aker’deki ilk maçım Gençlerbirliği ile kupa maçı diye hatırlıyorum.
Lig olarak oynadığım ilk maç da Eskişehir maçıydı. İlk çıktığımda
19-20 yaşındaydım. Karşıyaka’dan buraya transfer olmuştum. Benim için
Avni Aker Anıları
56
çok büyük bir gurur, büyük bir onur bu formayı taşımak. Yıllarca bu formayı
taşıdım. Bu konuda kimsenin hakkını ödeyemem. İlk geldiğim başkan
ve son başkan olmak üzere arada tüm başkanlarımızım, tüm
hocalarımın, teknik ekibin, çalışanların, gidenlerin haklarını ödeyemem.
Hepsinin bende bir emeği vardır. Çok muhteşem bir şey, hayalini kurduğun
takımda futbolu bırakmak benim için en önemlisi. Çünkü ben İzmir’den
Trabzonspor’a geldiğimde Karşıyakalıydım.
Trabzon’a geldiğimde bir gün arabama benzin almak için benzinliğe
gittim. O zaman tesislerde kalıyordum. Cüzdanım da tesislerde kalmıştı.
Henüz Trabzonspor’da da yeniyim hattâ 4. kaleciydim. Oradaki görevlilere,
“Ben Trabzonspor’da kaleciyim, cüzdanımı tesislerde unuttum, sonra
getirsem…” der demez bana, “Tamam, sonra getirirsin.” dediler. Bu konu
aramızda geçtikten sonra ailemi aradım ve “İyi ki Trabzonspor’a gelmişim.
Doğru şehre, doğru insanların arasına gelmişim.” dedim. Bu anımı hiç
unutmam…
Senin sosyal medyayı hiç kullanmadığını biliyoruz, neden böyle
bir şey tercih etmiyorsun?
Yıllar sonra eğer “Onur isimli bir kaleci vardı.” denirse benim için
dünyanın en güzel şeyi ve önemli olan bu. Zaten futbol bittiği an ertesi
günü popülerliği yok bu işin. Buna kendimi alıştırmış bir insanım. Çünkü
medyada, orada burada sürekli gezmeyi, dolaşmayı sevmeyen bir insanım.
Sosyal medyayı hiç kullanmadım. Hiçbir hesap açmadım. Sürekli göz
önünde olmayı sevmedim ve istemedim. Sosyal medyaya da inanmıyorum.
Çünkü bir insan bana bir şey söyleyecekse gelip yüzüme söyleyecek. Eğer
o cesaret varsa yüzüme söyleyecek. Telefon ya da klavyenin başında 17 ya
da 30 yaşındaki birisi benim hakkımda iftira ya da başka bir şey söyleyebiliyorsa
o çok kötü bir ortamdır. Sosyal medya terimleri de bilmiyorum. Bu
konuda çok acıklı bir durumumuz var. Ancak maalesef buna gülüp eğleniyoruz.
Allah kullananların yardımcısı olsun; ben kullanmıyorum, rahatım.
Bir kız çocuğu babasısın ve kızının özellikle Trabzon doğumlu olması
için uğraştın…
Onu bilerek istedim. Biliyorsunuz genelde
futbolcular arasında yurt dışı popülerdir. İzmir’de
de olabilirdi. Ama ileride sahip olduğu her şeyi babasının
Trabzon’da kazandığını bilsin istedim.
Yani babası sıfırdan bunları Trabzonspor’dan kazandı.
“Ben de babam ya da o şehir, Trabzonspor
sayesinde rahat yaşıyorum”u ileride düşünsün, bilsin
istedim. Zaten bunları ileride büyüdüğü zaman
söyleyeceğim. Eşim de bunu inanılmaz derecede
anlayışla karşıladı ve o da aynı şeyleri düşündü.
Şükür Trabzon’da dünyaya geldi. Şu anda 2 yaşında.
Kızını nasıl yetiştirmeyi planlıyorsun?
Şu anda çok küçük ama ben babamdan gördüm,
baba-oğul değil, kardeş gibi büyüdük. Ben
de kızımı öyle yetiştirmek istiyorum. Tabii önemli
olan içten gelen bir şey. Yeri gelsin erkek, yeri gelsin
kız gibi olsun. Davranış ve düşünceleriyle
bunu ayarlaması gerekiyor. Ama çok özgüvenli bir
evlat olmasını istiyorum. Tabii ki her şeyden önce
Rabbine hayırlı kul, vatana ve milletine hayırlı
insan, anne ve babasına da hayırlı evlat olmasını
Rabbim nasip etsin. Ondan sonra zaten devamı
gelir.
11 yıl burada yaşadın… Burada yaşamak Onur’a nasıl etki etti?
Aslında her şey aldım. Maç kaybettiğinde sinirlenmek… Ertesi günü
ailenle, eşinle, çocuğunla agresif konuşmak… Âni çıkışlar… Alınmaz
mı? 11 yıl, dile kolay. Karadeniz yemeklerinin hepsiyle aram çok iyidir.
Evde yaptırmıyorum çünkü onu hakikaten yapan ellerden yemek daha
güzel oluyor. Yani orijinal yapanların yanına gidiyorum. Eşim de çok seviyor,
kızım da yavaş yavaş yemeye başladı. Biz Trabzon’da hep mutlu
olduk. Şunu söyleyeyim: Üzüldüğüm çok zamanlar da oldu. Zaman
zaman yıpratma politikası gibi çok hırpalandığımız oldu. Ve ben her defasında,
“Bizi rahat bıraksınlar, beni kendime bıraksınlar. Ben üzerime
düşen görevi zaten biliyorum. Burada hizmetimi tamamladıktan sonra helalleşip
gideceğim.” demiştim. Ve öyle de yaptım. Ben “Trabzonsporlu
Onur” olarak futbola noktayı koydum, helalleştim ve ayrıldım. Ama Trabzon’daki
hayatıma dair yaşadığım her şey benim hatıramda güzel birer
sayfa olarak kaldı. Ve ben Trabzon’a, Trabzonspor’a dair hiçbir şey için
“Keşke yapmasaydım.” demedim. “İyi ki orada futbol oynadım, iyi ki
Trabzonsporlu Onur oldum.” dedim sadece…
Avni Aker’de maça çıkmak nasıl bir duyguydu?
Avni Aker Anıları
59
Avni Aker… Bambaşka bir stat… Orada ne hikâyeler, ne başarılar
yatıyor… Biz bunları okuduk, dinledik ve belki de üçte birini biliyoruz. O
efsaneyi miras bırakanlar, Trabzonspor’u Trabzonspor yapanlar unutulmaz,
unutulmamalı. Onların hakkı da ödenmez. Biz Avni Aker’in son dönemlerinde
üzücü sonuçlar alsak da orasının ambiyansı çok farklıydı.
Oraya çıkınca sanki bir büyü, bir sihir sizin etrafınızı sarıyordu. Taraftarla
bütünleşme de farklıydı sanki. İsmiyle de özdeşleşmişti stat. Sadece Trabzon
futboluna değil, ülke futboluna da inanılmaz katkısı olan bir yer…
Ne yıldızlar yetişti, ne yıldızlar, ne takımlar geçti o stattan. Bazen maça
çıkarken bunları da geçiriyorduk hafızamızdan. Duygu yoğunluğu yaşamamak
mümkün değildi.
Avni Aker’de Fenerbahçe’yi 2-0 yendiğimiz ilk derbi, hiç unutamadığım
maçtı. İlk maç sonrası heyecanım da gitmişti. Maça çıkarken abdestimizi
alır, dualarımızı okur öyle çıkarız sahaya.
“Bir gün Trabzonspor’dan ayrılacaksam bu yurt dışında bir
takım olur.” demiştin. Bu yönde hiç düşüncen oldu mu?
2011 yılında çapraz bağlarım kopmadan önce yurt dışında İngiltere’den
bir takımla görüşme hâlindeydik, çapraz bağlarım kopunca olmadı.
İki sene sonra bir dönem bu sefer İspanya tarafından bir takımla
temas hâlindeydik, yine olmadı ve kulübümde kaldım. İkinci çapraz
bağım koptu. Her şey nasip kısmet işi, önemli değil. Çünkü çapraz bağı
koptuğu zaman sonuçta bir sene oynamıyorsun. Hep bir Avrupa hayalim
vardı. “Keşke o zaman bir sakatlık yaşamasaydım ve gitseydim.” diyorum.
Hem kendimi hem ülkemi hem Trabzonspor’u temsil etmek anlamında..
Ama şu konuda çok huzurluyum: Her zaman, “İnşallah futbolu
Trabzonspor’da bırakırım.” demiştim. Şu an 31 yaşındayım ve futbolu
Trabzon’da bıraktım. Hayalim, isteğim, arzum buydu. 33, 34, 35 yaşına
kadar… Hayır. Trabzonspor’a oynadığım maçlarda ne kadar yardım edebilirim…
Abilik anlamında, bu konuda kendimi iki yıl daha edebilirim
diye düşünüyordum. İleride ne olur bilemeyiz. Bu yaş bir kaleci için
erken olabilir, önemli değil ama sonuçta bu benim hayatım. Fikrim bu,
Trabzonspor’da futbolu bıraktım, Trabzon’dan ayrıldım ama kalbim,
ruhum hep Trabzonspor’la olacak.
“Futbolu bıraktığım zaman Trabzon’da yaşadıklarımı çok açık bir
şekilde anlatacağım.” demiştim. Bunu yapmayı düşünüyorum. Ancak
belki bu biraz zaman alabilir. Herkes bir insanı sevmek zorunda değil.
Ancak “Onur şunu yaptı!” derken bunun kanıtını da ortaya koymak zorundasın.
Bir insan bu kadar kolay suçlanmamalı. Karşı tarafı dinlemeden
yargısız infaz yapıldı çoğu zaman. Bu çok üzücüydü. Bazen çok sıkıldığım,
bunaldığım anlar oldu ancak Trabzonspor’dan hiç vazgeçmedim.
Ve senin Trabzonspor’dayken kazandığınız ancak sadece Türkiye Futbol Federasyonu tarafından tescil edilmeyen 2010-11 şampiyonluğu
var. Neler söyleyeceksin?
2010-2011 yılında kazandığımız şampiyonluğun geri alınması konusunda
umudumu hiçbir zaman kaybetmedim. Ben önce Allah’ın adaletine inanırım.
Rabbimin adaleti en büyüktür. Adalet tecelli eder mi, ben inanıyorum
ki edecek, o gün gelecek. Ama tekrar söylüyorum: Hukukî anlamda da
mücadelenin bırakılmaması gerekiyor. Sonuçta orada hepimizin alın teri
var, bunu kimse inkâr edemez. Ancak oynadığım dönemde de hep şunu
söyledim: Bir taraftan hukukî anlamda mücadeleyi sürdürürken diğer taraftan
yeni bir sayfa açılması gerekiyor. Bu yapıldığı takdirde başarı gelecektir.
Camia olarak hak edilen bir konu ama orada çok kalındığı
kanaatindeyim. O yüzden başarılı olamadık, maalesef kalamadık. Çünkü
geçen bir 6-7 yıl var. Artık onlardan ders alıp en güzel şekilde hazırlanıp
zihinsel, bedensel komple şehir olarak önümüzdeki süreç iyi değerlendirilmeli.
Çünkü her sene iyi başlayıp hattâ şampiyonluk parolasıyla çıkıldığında
bile sonu hüsranla bitti. Maalesef bu bir gerçek. 2011’den sonra
bu böyle. Bundan ders almak gerekiyor. Bu sirkülasyonlar ne kadar az
olursa o kadar iyi olacak.
Onur teşekkür ederiz.
Ben teşekkür ederim.